18 Mart 2007

KÜRESELLEŞME ve İNSAN ( III )


Öncelikle;bütünleyici bir bakış açısı...
Çağdaş bilimsel açılımlar,özellikle doğa bilimlerinde “ Kaos kuramı, Kuantum kuramı, Bilgi kuramı, Sistem bilimi ,Sosyoloji , Antropoloji vb.” alanlarda kaydedilen gelişmeler, yarattığımız teknolojilerde ulaştığımız yeni düzeyler, gözlerimizdeki perdeleri zorluyor. Bizler, bu yeni çağı dünüyle, bugünüyle ve yarınlara yönelik olası açılımlarıyla; gerekli bütünlüğü içende, algılayıp kavrayabileceğimiz, büyük bir bilgi ve deney birikimine sahibiz. Gelişmişlik düzeyimiz,bu kaynaklara ulaşım ve paylaşım tekniklerini, ve yepyeni kavramsal araçları bizlere sunuyor. Bu yepyeni, çağdaş teknikler, kavramsal araçlar, düşünce ufuklarımızı ağartacak. Gözümüzü açacak. Çıplak gözle, aklımızı, beynimizde yeniden yerine oturtacak. Artık gereksizliği açık olan, ideolojik gözlükleri attırtarak, yeni gerçeklikleri kavrama olanağını veriyor. Yarınlarda varolmak ve yaşar kalıcılığımızı sürdürmek zorunluluğuyla, kapısını çalmak durumunda olduğumuz gerçeklikler de, bize bunu dayatıyor. Bizleri bütünlükçü bir bakış açısına yönelten de işte bu karşı karşıya olduğumuz gerçekliklerdir.
Gerçekliğe bu çerçeveden baktığımızda, yaşamsal bütünlüğümüzün temelinde yer alan mübadele ilişkileri sisteminin en gelişkini olarak nitelenen, kapitalist sistemin; her alanda, bir bütünlenme süreci içersinde olduğunu görüyoruz. Açık akar bir sistem olan beşer`in de( Tıpkı tüm diğer canlılar gibi o da, ancak doğadan enerji alıp, vererek yaşar. Ve onlardan farklı olarak; değiştirip dönüştürdüğü doğa ile kendi doğasını yaratarak ve onu geliştirip, bütünleyip, büyüterek; türünün yaşar kalıcılığını sürdürür.)kaçınılmaz olarak parça parça olduğu ve kendisini parçalarında yitirip, sayılarla toplanacak kertelere indiği; uzunca bir tarihsel serüvenin, sonuna geldiğini biliyoruz. Bugün, yepyeni bir bütünlükte kendimizi, İnsan olarak keşfetmenin arifesinde, insan olarak tarihimizin, yeni bir evresinin de eşiğinde olduğumuzu görüyoruz.
Otlayarak, avlanarak uzunca bir süre, yaşamını sürdürebilen beşer; bir yandan toprağı ekerek, diğer yandan hayvanlara çoban olup göçerek, dünyayı keşfederken: Yetersizliğinin ve kendine yetmezliğinin de farkına varmıştı.
Gelişkin beyninin kendisine hissettirdiği yepyeni ihtiyaçlarla, yani kendine yetmezliğinin sınırsızlığıyla, bedeninin,yani doğasının yetersiz gücü arasında sıkışan bu varlık, zorlu bir varoluş mücadelesi verdi. Binlerce yıllık bir tarihsel serüvenin sonunda, kendisinde, onu İnsan olarak ayırt edecek olan, en gelişkin ve farklı yönünü, yaratıcı üretici gücünü ve onu besleyen kaynağı keşfetti. Beynini, gıdası bilgiyi ve onu oluşturmak, beslemek için gerekli boş zamanın değerini de keşfetti.Var gücüyle türünün başına çöreklenerek, güç ilişkilerinin ilk örneğini verdi. Ve türünü kendine köle kılarak, dikeyine iş bölümünün ve güç bölünmesinin ilk adımını attı. Farkında bile olmadan güç ilişkileri sisteminin kaçınılmaz doğuşunu gerçekleştirdi.
Köle yi yarattı ve Köleci oldu. Türü arasında sopanın gücü ve zoruyla yürütebildiği mübadele ilişkisini ve mübadele ilişkileri sistemini, en büyük icadı olan PARA ile, tıpkı bir kar topu gibi, öyle bir yuvarladı ki; bir yandan Efendi oldu, Bey oldu, dünyayı parsellemeye koyuldu. Devletler kurdu. İnsanlar, birbirini vurdu, kırdı. Türünü, kırıma, soyunu kıyama uğrattı.
Para SERMAYE, patron KAPİTALİST olurken, kar, çıkar için tüm güçleriyle insanlar, birbirlerini kırdılar. Güçlü kişiler ve uluslar, güçsüz kişiler ve uluslara hükmettiler. Güçlüler, yönetenlerdi, artık her alanda. Yönetilenler ise, kölelikten, işçiliğe her türden yoksunluğu yaşayarak, en derinlerden, diplerden, dalga dalga geldiler bu günlere. Beşer , farkında ve bilincinde olmadan, mübadele ilişkileri sisteminin bir alt ve tarihsel yapılanışı olan, güç ilişkiler sisteminin parçaları haline geldi. Oluşturduğu güç ilişkileri siteminin, tarihsel evrim sürecinde; sistemin en gelişkin ve son evresi olan kapitalist düzen’ in içinde, yaratıp, üreterek, ürettiklerinin müşterisi olup tüketerek, bugünlere geldi.
Parçalanmış gücünü, nitel ve nicel olarak dönüştürüp geliştirdi. Bu gün, kendini bir insan olarak BÜTÜNLEYEBİLECEĞİ ,objektif koşulların artık oluştuğu, bir dünyanın kapısında...
Beşer, yetersiz sert gücünün “ Hardware “in, bir başka deyişle yoğun emeğiyle, yaratıcı, üretici gücünün, “ Software “ in türlü çeşitli birlikteliğinde, çok ağır bedeller ödeyerek, dünyasını kurmaya çalışıyor. Dünden bugüne, kendini var etmek adına, kaçınılmaz olarak, yıkıp, tahrip ettiği doğasını, dünyasını; yeniden sürdürülebilir bir yaşam alanına dönüştürebilmenin sancılarını çekiyor. Nihayet küreselleşmenin bu kertesinde, sürecin odağındaki kendisini, yeniden keşfetmek gibi bir sorunla burun buruna geldiğini hissediyor. İnsan olmanın anahtarının da, kendisinde yeniden sahip olması gereken beyninde olduğunu, görüyor...

Yurdaer Erşan

Hiç yorum yok: